28 Mart 2015 Cumartesi

Ahal-Teke Türkmen Atları...

    Bu eşsiz güzellikteki canlılar Türkmen atları. Ahal Teke Atları tam 3000 yıl önce insanların evcilleştirdiği ilk atlardır.
    Özellikle Türkmenistan olmak üzere Orta Asya da yaygın bir at türüdür. Eski dede korkut ve Manas Destanı gibi destanlarda da bu güzel Ahal Teke atlarının adı geçmektedir. Türkmenistan a bağlı Ahal şehrinde yaşayan Teke Türkmenleri bu atlara isimlerini vermişlerdir.
    Muhteşem güzellikteki Ahal Teke Atları, kendilerini diğer atlardan ayıran dik duruşları, narin hatları, ince uzun boyunları, uzun bacakları ve küçük kalçalarıyla oldukça hoş bir görünüşe sahiptirler. Bir çoğu Ahal Teke Atının badem gözlü gibi görünmesinin nedeni, gözlerinin etrafındaki siyah çerçevedir.
    Bedenleri hafif metalik parıltılara sahip bu güzel atların kürkü yumuşak, ince ve kısa tüylerle kaplıdır. Çok akıllıdırlar. Esnek bedenleri ve rahat hareketleri ile gösteri ve eğitimlerde hemen hemen çoğu atın zorlandığı kısımlarda, onlar oldukça yetenekli ve başarılıdırlar. Çok duygusal ve sezgileri güçlü atlardır. Türkmen atları olduklarını tek biniciye alışık olup, onun tüm ifadelerini hemen anlayabilmelerinden tanıyabilirsiniz. Sahiplerine oldukça bağlı olan Ahal Teke Atları bazı zamanlarda da inatçıdırlar.
    Tarihine bakılırsa, buzul çağından kalma, donmuş ya da mumyalanmış at cesetlerinin de Ahal Teke Atlarına ait olması bu atları belki de tek safkan ırk yapıyor olabilir. Avrupada ki çoğu at soyunda Ahal Teke kanı vardır.
    Türkmenlere ait halılar ve Türkmen köpek ırkı kadar, Ahal Teke Atları da onların simgesidir ve milli hayvanıdır. Namı dünyaya yayılmış Ahal Teke Atlarının bir rivayete göre Avrupaya ilk ayak basışlarının, viyana kuşatmasına dayandığı söylenmektedir.
   Bu dayanıklı atlar, günde 200 kilometre koşabilirler ve 3-4 gün civarı aç ve susuz dayanabilirler. Üzerindeki binicisini de rahat ettiren Ahal Teke Atları, dört ayağı yerden kesilse dahi 3 saniye süre boyunca havada kalabiliyor ve bu şekilde de binicisine yerlerdeki oyukları, çukurları hissettirmeden konforlu bir yolculuk yapma hissi sunuyor. Bu sayededir ki Türkler Orta Asya da rahatlıkla yol alabilmiş ve ciddi ilerlemeler kat etmişlerdir. Dünyaca Altın at (Golden Horse) ve Akhal- Teke Horse olarak tanınan bu güzel atlar, soyları tükendi söylentileri ortaya çıksa da bunları yalanlıyor. Bu güzel atların fiyatlarıysa oldukça yüksek...

27 Mart 2015 Cuma

At Yarışları İlk Ne Zaman Düzenlendi?

    At Yarışları Dünyada büyük bir kesimin takip ettiği, üzerinden bahisler oynadığı büyük bir spor ve bahis kurumudur. Peki At Yarışları İlk Ne Zaman Düzenlendi?
    Geçmişi çok eskiye dayanan bir spor olan At Yarışlarının ilk kısımları eski Türk Devletlerinde gerçekleştirilmiştir. Bunların yanı sıra eski uygarlıklardan, Hititler, Asurlular, Mısırlılar ve Romalıların da bu oyuna ilgi duyup At Yarışları düzenledikleri bilinmektedir. Ünlü destancı Homeros; M.Ö. 9. vaya 8. yüzyılda yazdığı İlyada Destanında atlı araba yarışlarının yapıldığını anlatmaktadır.
    Afrika, Çin, Pers ve Arap uygarlıkları da Binicili At Yarışlarına ilgi duymuş ve düzenlemişlerdir. Düzenli aralıklarla gerçekleştirilmeye başlayan İlk At Yarışları; İngiltere Kralı II. Charles zamanında 17. yüzyılda yapılmaya başlanmıştır.
    Günümüzde de tüm hızla düzenlenen At Yarışlarında safkan kategorideki atların yanı sıra yarımkan atlar içinde yarışlar düzenlenir. En değer verilen Yarış Atları düz koşularda kıran kırana bir koşu mücadelesi ile yarıştırılırlar. Engelli koşu olarak geçen ve yüksek engellerin üzerinden atlanarak gerçekleştirilen yarışlarda ise yaş bakımından daha büyük olan atlar birbirleriyle yarışırlar.
    Türkiyede At Yarışları
Türkiye de gerçekleştirilen İlk At Yarışının, Osmanlı Padişahı olan Orhan Bey in Bursayı Fethetmesinden sonra düzenlendiği bilinmektedir. Yine aralıklarla 17. Yüzyılda Edirne dolaylarında, yine aynı yıllarda İstanbul Yıldız Sarayı bahçesinde çeşitli At Yarışları düzenlenmiştir. Bunlar 19. Yüzyılda şimdi Veli Efendi Hipodromunun bulunduğu arazilerde, Kağıthane ve Bakırköy (Makriköy) dolaylarında düzenlemiştir.
    Düzenli olarak yapılmaya başlanan At Yarışları, Cumhuriyet Döneminde 1924 civarındadır. Bugün 1927 yılı itibariyle başlatılan Gazi Koşusu en meşhur koşulardan biri olmaktadır.

26 Mart 2015 Perşembe

Tüy Yumağı Ankara - Angora Tavşanı...

    Bu sevimli mi sevimli canlı sanki dünyaya sadece tüylerini uzatmaya gelmiş gibi. Zavallıcıkların uzun tüyleri hareket kabiliyetlerini ve görüş alanlarını bir hayli azaltıyor.
    Çoğu zaman tüyleri için beslenen Ankara Tavşanı ya da Angora Tavşanı, tüylerinden muhteşem güzelliklerde giysiler üretiliyor. Uzun yumuşak tüyleri safkan bir ırk olan bu tavşanlar, 1700 lerden sonra keşfedilmiş ve o zamana dek kullanılan Angora Koyunun yünlerinden daha yumuşak olması nedeniyle onun yerini almış.
    Angora Tavşanı yünü verdiği sıcaklık hissi ile çok meşhur ve özellikle bundan imal edilen kazaklar da hem ısıtma yönünden, hem de yumuşaklık yönünden bir harika.
    Ankara kökenli Angora Tavşanının tarihine dayalı olan ilgin hikaye ise; bu canlıların soylarının normalde 1723 yılında tükendiği biliniyormuş. Frigler, İngiliz Denizcileri aracılığıyla, Birleşik Krallığa ve Fransa ya götürmüşler. Ardından yüzyıllar geçtikten sonra Almanya da yaşayan bir Türk vatandaşın, tekrardan bu güzel canlıların Türkiye ye gelmesini sağlayarak, Kayseri deki bir çiftlik içinde tekrardan üretimine başlanmış.
    Bizim ülkemiz dışında Angora Tavşanı yünü üreten ve işleyen devletler de vardır. Yürüyen bir tüy yumağına benzeyen bu şirin canlının ipeksi yumuşaklıktaki tüylerinden imal edilmiş bir giysi alıp, ne denli güzel olduğunu görebilirsiniz. Sonuçta sadece tüyleri kırkıldığı için bu canlıların tüylerinden imal edilmiş ürünler hayvan sever kişilerinde kullanabileceği ürünler oluyor. Angora Tavşanlarının kırkılması onlarında rahatlamasını, kolay hareket etmesini ve daha iyi görmesini sağlıyor.

Sinekler Ellerini Niçin Ovuşturur?

    Herkes kesinlikle bir anda olsa özellikle kara sinek diye tabir ettiğimiz sineklerin ellerini ovuşturduğuna tanık olmuştur. Aynı hareketi arka bacakları için de yapıyorlar.
    Bir yere konan sineği kovalasınız dahi, gelip yine aynı yere konduğunu gözlemlemişsinizdir. Ve yüzeye her konduğunda aynı hamleyi tekrarlamaya başlar, ellerini birbirine sürterek ovuşturma hareketi yaparlar. Bazen de aynı hareketi başlarını temizlemek için ellerini başlarına sürterler. Sinekler Ellerini Niçin Ovuşturur sorusunun altında yatan bilimsel açıklama ise şu; sinekler her zemine konabilen ve ters ya da düz olsun çoğu böcek gibi her zeminde rahatlıkla yürüyebilen canlılardır. Bunun sebebi, ayaklarında bulunan kılların yapışkan bir madde üretiyor olmasıdır.
    Bu kılların ürettiği yapışkan sıvı sayesinde sinek, ters şekilde de olsa zeminde rahatça yürüyebiliyor. Bu kıllar sürekli bu maddeyi salgıladıklarından dolayı, sinek hep aynı yüzeye yapışıp kalmamak için, yüzeylere, zeminlere her konuşunda ellerindeki ve ayaklarındaki bu maddeleri temizlemek zorunda kalıyor.
    Sineklerin başlarını temizlemelerinin de bir nedeni var. Sineklerin baş kısımlarında bulunan altı göz, ortalama olarak tam 400 bin ommatidden yani gözcükten oluşan eşsiz bir görme sistemine sahip. Her bir gözcük farklı noktaları görüyor ve bu görüntüler beyinde birleşerek ortaya anlamlı bir görüntü çıkartabiliyor. Fakat her minik gözcük tek başına da bir gözün görüşüne sahip şekilde donatılmış. Aynı zamanda uçuş hızları da göz önünde bulundurulursa, sinekler bir insandan 4 kat daha hızlı renk değişimlerini ve görüntüleri fark ederler. Ayrıca gerek uçuş sırasında, gerekse bir yere konduğunda gözleri arkalarını da görmelerini sağlıyor.
    Sineklerin muhteşem yapıya sahip gözlerinin göz kapakları olmadığı için, sürekli ellerini başlarını sürterek aslında gözlerini temizlemeye çalışıyorlar. Ön ayaklarıyla yaptıkları bu temizleme hareketi, daha iyi bir görüşe sahip olmaları için oldukça gerekli. Tam bu temizlik anında sinekler oldukça savunmasız oluyorlar, bu yüzden sinekleri bir yere konduğunda öldürmek, uçarken öldürmekten daha kolay. Yüzeye konduğundan kendini temizlerken, sineklik hamlesinin üzerine geldiğini de fark edemiyorlar malesef...

25 Mart 2015 Çarşamba

Sevimli ve Zehirli Balon Balığı (Balloon Fish)

    Çok ilginç balık türlerinden biri olan Balon Balığı (Balloon Fish) aslında ilk bakışta iri gözleri ve gülümsüyormuş gibi görünen minik ağzıyla oldukça sevimli görünüyor.
    Balon Balığı ailesinde birçok türe ayrılan bu balıklardan, yurdumuzda Ege, Akdeniz ve Marmara da taşlık ve yosunluk bölgelerde rastlanabilir. Ancak ülkemizdekiler farklı bir cinsi olan Kurbağa Balığı diye geçen türdür ve bedenlerinin ön alt kısımlarını şişirirler, tamamen şişmezler. Özel avcılığı yapılmaz ve eti zehirlidir. Adına Tetrodoksin denilen zehirli maddeyi içerir. Felce ve kas kasılmalarına sebep olan bir maddedir.
    Balon Balıkları olduklarından daha büyük görünüp düşmanlarını korkutmak ve dikenlerini çıkartıp kendini korumak için bedenlerini, havayla ya da suyla doldurarak kısa bir sürede şişirirler. Bazı salaş balıkçıların tavanlarında ağlardan dekorların arasında kurutulmuş olarak şişmiş balon balıklarını görmeniz mümkün olabilir. Bahsi geçen bu balıklar egzotik bir görünüme sahiptirler ve Japon mutfağında ayrı bir yerleri vardır.
    Özel eğitimli aşçılar tarafından hazırlanmadığı sürece yenmesi oldukça sakıncalıdır. Japonlar beslenme konusunda ateşle oynamayı seviyorlar, aynı şekilde dokunaçlarının iç kısmı zehirli olan minyatür ahtapotları da yemek için çubuğa dolayıp, çiğnemeden yutan yine Japonlardır. Bizim için belki de hiç bir anlamı olmayan bir beslenme türüdür.
    Balon Balıkları (Balloon Fish) bir diğer özelliği de omurgalı familyasında en küçük genetik materyale sahip olmasıdır.

Kısa Bacaklı Çoban Köpek Cinsleri..

    Topukçu Köpek Cinsleri zamanında sığır gütmek için kullanılan kısa bacaklı çoban köpekleridir. Bu köpeklere topukçu demelerinin sebebi ise; arkada kalan sığırları hızlandırmak için, topuklarını ısırmalarından kaynaklanıyor.
    Bu ısırma olayından sonra da tekmeyi yememek için hızlıca geri çekiliyorlardı. Günümüzde aynı ve benzer cinslerde olan kısa bacaklı köpeklere arabacı ismi de verilmektedir.
    1. Pembroke Corgi
Bu kısa bacaklı köpek cinsi eski zamanlarda Galler de tay ve sığır gütmek için yetiştiriliyordu. Şimdilerde ise sevilen bir ev hayvanı haline gelmiştir. Kısa tüylü kürkü siyah, kızıl, açık kahverengi veya beyaz lekeli siyah ve bej renklerindedir. Pembroke Corgi cinsi köpeklerin boyları, 25 ile 30 cm arasında değişmektedir.
    2. Kelpie
Bu güçlü Avustralya köpeği, ilk olarak çoban köpekleri ile Avustralya nın meşhur vahşi köpeği Dingo dan üretilmiş bir ırktır. Kısa tüylü kürkü siyah-kızıl renklerindedir ve üzerinde bej renkli lekeler bulunmaktadır. Kahverengi, açık kahverengi ve mavimsi gri renklerde de görülebilir. İri ve dik kulakları vardır. Kelpie Cinsi köpeklerin boyları 43 ile 51 cm arasında değişmektedir.
    3. Vallhund
Bu İsveç köpeğinin soyu 1940 larda neredeyse tükenmek üzereydi. Fiziksel olarak tezat olan Vallhund Cinsi Köpeklerin vücutları uzun, bacakları kısadır. Kısa tüylü kürkü; gri, kahverengi ya da kızıl tonlarda olabilir.Küçük bir kuyruğu ve iri sivri kulakları vardır. Boyları 31 ile 35 cm aralığında değişiklik göstermektedir.
    4. Norveç Buhund
Bu cesur ve akıllı köpek Norveç te çiftlik köpeği olarak yetiştirilirdi. Uzun tüylü ve kalın kürkü, açık kahverengi, siyah, kızıl ya da buğday rengi olabilir. Sırtının üzerine kıvrılan, kabarık bir kuyruğu vardır. Boyları 45 cm civarındadır.
   

24 Mart 2015 Salı

İlginç ve Sevimli Pipe Fish (Boru Balıkları)...

    Denizatları familyası oldukça geniş, birçok farklı çeşidi var ve birbirlerine karıştırılmaya müsait. Bu sevimli canlıda deniz atı ailesinden geliyor ama tam olarak bir denizatı değil.
    Denizatı ya da deniz ejderleriyle benzer özelliklere sahipler ancak vücutları ince ve düz bir açıdan meydana geliyor. İsimlerine Dragon Face Pipe Fish denilen balığı biz boru balığı diye de telaffuz edebiliriz. Ancak bu isimle anılan diğer balık cinsleriyle de karışabilecektir. Bu yüzden Pipe Fish olarak anlatayım.
    Minik sevimli burunları ve suratları onları bir nebze olsun deniz atlarına benzetiyor fakat daha kısa olan burunları ile minyatür bir oyuncak gibiler. Dragon Face Pipe Fishler çoğunlukla okyanuslarda tuzlu sularda yaşasalar da, türleri arasında tatlı suda yaşayabilen Pipe Fishlerde mevcut. Bu sevimli yaratıklar, egzotik akvaryum meraklıları için, akvaryumlarında mutlaka beslemek isteyecekleri gözde balıklardan olabilir.
    Pipe Fish (Boru Balığı) özellikleri arasında, aynı deniz atlarında olduğu gibi burada da yumurtayı erkek olan cins taşıyor. Çiftleşme dönemleri ise oldukça karmaşık, bazı pipe fishler sadece yaşamlarını devam ettirmek için çiftleşirken, diğerleri farklı partnerlerle çiftleşebiliyor ya da bir dişi birkaç erkekle beraber olabiliyor.

23 Mart 2015 Pazartesi

Çoban Köpeği Cinsleri ve Özellikleri...

  
  Geçmiş yazılarımda kısaca açıkladığım Çoban Köpeklerinin hangi cinsleri olduğunu ve özelliklerini resimleriyle anlatacağım. Zamanında sığırlara, koyunlara çobanlık ve insanlara da bekçilik yapmış olan bu türler günümüzde artık birçok alanda yetiştirilmektedir.    Çevik ve zeki çoban köpek cinsleri bunlardır:
    1. Alman Çoban Köpeği
Günümüzde polis köpeği olarak yetiştirilip kullanılan Alman Kurdu ya da Alman Çoban Köpeği, görme özürlüler için rehber köpek mahiyetinde de kullanılabilir. Parlak bir zekaya sahip Alman Kurtlarının kürkü genelde siyah veya gri lekelidir. Uzun ya da kısa tüylü olabilirler. Boyları, 55 ile 65 cm arasında değişiklik gösterir.
    2. Shetland Çoban Köpeği
Sıcak kanlı bir yapıya sahip bu köpek ismini yurdu olan İskoçya ya bağlı Shetland Adalarından almaktadır. Siyah- beyaz, siyah-bej, samur veya gri renklere sahip dağınık tüylerden oluşan bir kürkü vardır. Kuyruğu ise kabarık ve dikkat çekicidir. Boyları 35 ile 37 cm arasında değişiklik gösterir
    3. Eski İngiliz Çoban Köpeği
Saçları dağılmış gibi duran bu sevimli köpek özellikle çocuklarla çok iyi anlaşmaktadır. Şefkatli ve cana yakın kişiliği sayesinde evde beslemek için de çok ideal bir cinstir. Kürkü genellikle gri tonlarda ve üzeri beyaz lekeli olur. Boyları 56 cm den fazladır.
    4. Bouvier des Flandres
Flaman çiftçilerin eskiden sığır gütmek için yetiştirdiği hareketli bir köpektir. Günümüzde özellikle Belçika da polis köpeği olarak kullanılmaktadır. Açık kahve tonlardan siyaha dek uzanan renklerde kürkleri olan, bıyıklı bir surata sahip bu cinsin boyu 59 ile 68 cm arasında değişiklik gösterir.
    5. Tüylü Collie
Tüyleri bol ve güzel olan koliler, İskoçya da eskiden çoban köpeği olarak kullanılmışlardır. Günümüzde bir dönem gözde ev hayvanı olarak beslenmiş ve gösteri köpeği olarak da eğitilip kullanılmışlardır. Çok zekidirler. Uzun ve kalın kürkleri genelde samur, beyaz tonlarda olduğu gibi diğer koyu tonlarda da olabilir. Kendine özgü dikkat çekici kabarık bir yelesi vardır. Boyları 51 ile 61 cm arasında değişiklik gösterir.
   6. Border Collie
Collie ırkının bir diğer zeki köpeği olan Border Collie, çoban köpeği olarak uzun zaman kullanılmıştır ve bazı bölgelerde hala kullanılmaktadır. Düz veya dalgalı genelde siyah beyaz renklerde bir kürke sahiptir. Kızıl tilkininki gibi beyaz uçlu ve kabarık bir kuyruğu vardır. Boyları 51 ile 53 cm arasında olur.
    7. Sakallı Collie (Bearded Collie)
Sakallı Kolilerde kabarık bol tüylerden oluşan bir kürke sahiptir. Uzun tüyleri genelde mavimsi gri ile siyah arası olabileceği gibi kızıl-beyaz da olabilir. Uzun sakalı ve bıyığından dolayı Sakallı Koli ismini almıştır. Anayurdu olan İskoçya da hala koyun gütmede kullanılan başarılı bir çoban köpeği cinsidir. Boyları 51 ile 56 cm arasında değişir.
    8. Tüysüz Collie
Bu tür en az karşılaşabileceğiniz koli türüdür. Tüylü koliler kadar yaygın beslenmez ancak İngilterede hala çoban köpeği olarak kullananlar vardır. Tüylü koli ile hemen hemen aynı renkleri taşıyan kısa tüylü kürkü sert ya da yumuşak tüylerden oluşur. Boyları 51 ile 61 cm arasında değişiklik gösterir.
    9. Maremma
Sıcak kanlı, cana yakın İtalyan Çoban Köpeği olan Maremma, aynı zamanda başarılı bir gösteri köpeğidirde. Ev hayvanı ve bekçi köpeği olarak beslendiğinde de gayet uyumludurlar. Uzun tüylü beyaz kürkünde yer yer bej lekeler olabilir. Düşük kulakları kısadır. Boyları 60 ile 73 cm arasında değişiklik gösterir.
  10. Pirene Çoban Köpeği / Büyük Pirene
 Bu güzel köpeğin ana vatanı güney Fransa nın Pirene Dağlarıdır. Bu dağlarda eskiden bekçilik yapması için yetiştirilirdi. Beyaz kalın kürkünden tanınması kolay iri bir köpektir. Boyları 66 ile 80 cm arasında değişiklik gösterir.
    11. Komondor
Macaristan asıllı olan bu çoban köpeği, gözlerinin üzerine dek düşen beyaz, kalın saçaklı kürkünden tanınabilir. Soğuk iklime karşı oldukça dayanıklı olan Komondorlar yazın sıcağına pek dayanamayabilirler. Boyları 60 cm ve üstüdür.
   12. Puli

Puli Cinsininde anavatanı Macaristandır. İsmi pek duyulmamış bir cinsler olan Puliler de Komondorlar gibi soğuk iklime karşı oldukça dayanıklıdırlar. Soğuk havalar onların çalışmasını asla engellemez. Üst kürkü saçaklı ve uzun tüylüdür, alt kürkü ise yumuşak ve yünsüdür. Gri, beyaz ya da siyah renklerde olabilirler. Çoban köpekleri arasında hemen hemen en kısa boya sahip olan Puli Cinsinin boyları 38 ile 44 cm arasında değişiklik gösterir.


22 Mart 2015 Pazar

Dinozorların 160 Milyon Yıl Boyunca Hayatta Kalma Sırları....

    Dünyanın yaşı 5 milyara yakındır. İlk Dinozorlar ise bundan 220 milyon yıl önce ortaya çıktı. Ne kadar uzun bir zaman dilimi öyle değil mi?
    Bu uzun zamanları hayallerimizde canlandırmak ve gerçekten var olduklarına inanmak bile çok güç. İlk bakışta dinozorlar zamanın en başında yaşamışlar gibi görünse de Dünya, onlardan milyarlarca yıl önce de vardı.
    Dinozorlar Dünyada Kaç Yıl Hüküm Sürdüler?
Dinozorlar yeryüzünde yaklaşık 160 milyon yıl gibi uzun bir süre hüküm sürdüler. İnsanoğlunun ise yalnızca üç milyon yıldır var olduğunu düşünürsek, dinozorların başarısına ulaşmamıza daha çok var demektir.
    Dünya Değişiyor
Başlangıcından bu yana Dünya büyük ölçüde değişime uğramıştır. Kara parçaları, denizler, hayvanlar hava şartları, iklimler ve bitkiler bu derin değişimlerden payına düşeni almışlardır. Dinozorlar bile bu şartların sonucunda evrim geçirmişlerdir.
    Dinozorların yumurtaları; oldukça kalın kabukluydu. Bu kabuk içerideki yavruyu koruyor ve içindeki özel bağ sayesinde yavru güven içinde büyüyordu.
    Dinozorların Hayatta Kalma Sırları 
Dinozorların hayatı hayvanlar alemi için büyük bir başarıdır. Yeryüzünde 160 milyon yıl yaşamalarının nedenleri şöyle sıralanabilir:
- Çevreye uyum sağladılar.
- Pullu ve su geçirmez derileri sayesinde korundular ve kuru kaldılar.
- Sert kabuklu yumurtaları sayesinde pek çok yavru yaşadı.
- O dönemde yaşayan öteki hayvanlara oranla daha kolay yürüdüklerinden kolayca yiyecek bulup, düşmanlarından kaçtılar.
- Bazı dinozorlar ot bazıları da et yediklerinden sıkıntı çekmediler.

21 Mart 2015 Cumartesi

Pembe Meksika Semenderi...(Yürüyen Balık)

    Semenderler ailesinin en sevimli ve naif üyelerinden olan pembe ve beyaz renkleri bulunan ve Meksika da pembe yürüyen balık olarak bilinen bu tatlı canlı bir tür semender.
    Bu pembe semenderlerin ilginç özelliklerinden biri kopan bir uzvunu yenileyebilmesi. Kertenkelelerin kuyruğunu yenilemesi gibi bu semender de kopan kolunu, bacağını ya da kuyruğunun yerine yenisini çıkartabiliyor. Meksikada yaşayan bu canlı bir tür anfibidir (iki yaşamlı) yani ömrünün yarısını suda, yarısını karada geçiriyor bu yüzden iki yaşamlı. Neotenik olmalarından dolayı larva evresinden sonra metamorfoz geçirmezler. Eğer metamorfoz geçirmeye zorunlu kalırlarsa, ömürleri kısalabilir. Ancak bu sevimli canlının nesli tükenme riskiyle karşı karşıya.
    Süs ya da oyuncak gibi görünen bu sevimli yaratık diğer semender türleri aksine hiç de korkulası bir görüntüye sahip değil. Sürüngenlere pek benzemeyen ve yürüyen balık olarak bilinen bu güler yüzlü canlıyı Meksika halkı ilaç yapımında kullanmak ve yemek için avlıyorlar. Meksika halkı tatlarının yılan balığına benzediğini söylüyormuş. Yaşadığı süre boyunca larva evresinden çıkmaması belki de bu denli sevimli görünmesini sağlıyordur. Evrimini tamamlamadığı için de suda kalıyor ve karaya çıkamıyor. Aslında evrimini tamamlaması için genetik özellikler onda bulunsa da bu sevimli canlıda işler böyle yürümüyor.
   Bu yüzden ona neotenik deniyor. Neoteni çocukluk evresinden yetişkinliğe geçiş, yapılsa da görünüş olarak hala eski evreyi sürdürmeye deniyor. Tırtıllarda da durum buna benzerdir. Yetişkinlik evresinde çiftleşmek için kelebek olmayı beklemeyen tırtıllar da bu dönemi tırtıl evresinde geçirirler.
    Semenderler larva ve iribaş evrelerinden sonra, sudan çıkıp sürüngen, kertenkele davranışları gösterir uzaktan fiziksel benzerlikte sergiler ve bu şekilde yaşarlar. İşte Pembe Meksika Semenderleri bunu tamamlayamayıp hayatları boyunca suda yaşıyorlar. Bu yüzden yürüyen balık lakabını almışlar. Dileriz ki bu oldukça sevimli canlının nesli tükenmez.
   

19 Mart 2015 Perşembe

Kutup Ayılarının Irkıda İnsanlar Yüzünden Tehlikede...

    Kutup ayıları, sevimli davranışları ve görünüşleriyle çoğu oyuncak ve maskot konusuna hayat vermiştir. Kutupların zor şartlarında hayatlarını sürdüren kutup ayılarının fiziksel özellikleri de bir hayli ilginç.
    Kutup ayıları, atası olduğu düşünülen boz ayı türünden 5 milyon yıl kadar önce ayrılmış ve evrimleşerek bugünkü türüne bürünmüştür. Yaşadığı ortama göre fiziksel özellikleri ile ayak uydurmuş olan beyaz tüylü kutup ayılarının, derileri aslında siyahtır. Kutup ayıları dünyanın değişen etkenlerine hızlı bir şekilde adapte olabilen canlılar değiller, bunun kötü yanı ise her geçen gün kötüleşen dünya yaşam şartlarının böyle sürdüğü taktirde, kutup ayılarının türünü oldukça olumsuz bir şekilde etkileyecek gibi görünüyor.
    Evlerde kullanılan, hijyen amaçlı, içeriği güçlü kimyasallardan oluşan temizlik ürünleri atık sularla, denizlere ve okyanuslara karışarak, kutup ayılarının yaşadığı bölgelere dek ulaşmış durumda. Bu temizlik malzemeleri kimyasallar, nörotoksin olarak kutup ayılarının beyinlerinde birikmekte ve onları çok hasta edebilecek düzeylere ulaşmaktadır. 2002 yılından itibaren dünya genelinde bu zararlı kimyasalların kullanılması yasaklanmıştır ancak Çin sürekli olarak bu kimyasalları kullanmaya devam edip, kirliliği arttırmaktadır.
    Ağırlıkları 50 ile 550 kilo arasında değişen bu sıcak kanlı canlılar, diğer ayılar gibi kış uykusuna yatmazlar. Sadece dişiler yavru bakımı esnasında metabolizmlarını yavaşlatarak, kış uykusu benzeri tavırlar sergileyebilirler. Yeni doğan yavruların ağırlı 10-15 kilo civarında olur. Kendileri üst seviye avcı olan kutup ayılarını avlayan tek ırk ise insan ırkıdır.
   Hassas burunları sayesinde bir şeyin kokusunu 35 kilometre uzaktan alabilen çok yetenekli koku duyuları bulunur.
   Kutup ayıları acil şekilde korunmaya alınmadıkları takdirde çok uzak bir zaman değil yaklaşık 2050 yılına kadar en az 3 kutup ayısı soyundan 2 si yok olacak. Dünyanın dengesini umursamadan bozan insanların, bu kadardan bir şey olmaz diyerek uyulmayan kuralların, birikimlerini bizler dışında Dünya nın diğer sakinleri olan masum canlılarda yaşıyor.

17 Mart 2015 Salı

Pabuç Gagalı Leylek...

    Bu ilginç leylek türü, çok ilginç ve egzotik bir canlı olmasının yanı sıra sanki dinozorlar çağından gelme bir şekle sahiptir. Diğer ismi ise; Balaeniceps Rex tir.
    Kendisine balina kafalı leylek de denilir, bunun sebebi ise 20 cmlik enine de genişliği bulunan hantal gagasının olmasıdır. Doğu Afrika nın orta bölgelerinde ve Nil Nehri kollarının etrafındaki papirüs bataklıklarında yaşarlar. İnsancıl değillerdir, uzak durmayı tercih ederler. Sığ sularda yalnız olarak ya da çiftler halinde gezindikleri görünebilir. Uganda, Kongo ve Sudan tropik bataklıklarında da Pabuç Gagalı Leylekleri havada uçarken görmek mümkündür.
    Birçok açıdan balıkçıl kuşlarla benzerlikler gösteren Pabuç Gagalı Leylekler, uçarken de onlar gibi davranarak başlarını geriye bükerek uçuşlarını sürdürürler. Orta parmaklarındaki çentiklerde balıkçıllarda bulunan özelliklerdendir. Diğer parmakları eşit uzunlukta ve pençeleri perdesizdir. Hantal ve işlevsiz gibi görünen gagasıyla, kendi üzerindeki tozları nasıl temizlediğini bilemiyoruz, özellikle but kısımlarındaki tozlu tüyler belki de bu kısımları çok iyi temizleyemediği için öyledir.
    Pabuç Gagalı Leyleğin genel özellikleri bir balıkçıl kuşa nispeten daha çok leyleklere yakın olmaktadır. Fiziksel özellikleri bakımından leylekleri andıran Pabuç Gagalının, uçarken tiz sesler çıkardığını söyleyen kişiler olsa da bu kesinlik taşımamaktadır. Leylekler hislerini belli etmek için gagalarını takırdatırlar, aynı davranış Pabuç Gagalı Leylekte de gözlemlenmektedir.
    Gagası bir potini andırdığı için ismine Pabuç Gagalı Leylek denmiştir. Ancak bu gagası onun avlanmada işine yaramaktadır. Özellikle çamurlu suları karıştırarak, zargana ve akciğerli balık bulmasında işe yaramakla beraber, çok aç kaldığı zamanlarda kurbağaları, yavru kaplumbağaları ve küçük memelileri de yiyebilir. Pabuç Gagalı Leylekler bataklıktaki kuru alanlarda yere yuva yaparak, iki yumurta bırakırlar. Yuva alanı yaklaşık 3 metre çapta olur ve burayı temizlemede erkek kuş, dişiye yardım eder. İlk zamanlarda tebeşirimsi olan bu yumurtalar zamanla lekeli hale gelir ve rengi kahve tonlara döner. Hem erkek Pabuç Gagalı hem de dişi kuluçkaya yatar ve süresi 30 gündür.

14 Mart 2015 Cumartesi

Yeryüzünde Dinozorlardan Önceki Yaşam Nasıldı?

    Dinozorlar yeryüzünün ilk sahipleri değiller. Yaşam dinozorlardan milyarlarca yıl önce, en basit canlının, tek hücreli canlıların ortaya çıkması ile başladı. Sonrasında ise çok hücreli canlılar, sürüngenler ve memeliler ortaya çıktı.
    İlk Canlılar 3 Milyar Yıl Önce
Yeryüzündeki ilk hayat belirtileri tek hücreli canlılarla başladı. Bu canlılar; su yosunları ve bakterilerdi. Bu canlılara ait kayalarda bulunmuş fosiller rekor bir şekilde tam 3 milyar yaşındaydı. Kuzey Amerika da bulunan Yellow Stone Parkı ndaki sıcak kaynak sularında su yosunları ve basit bakteriler yer alıyor. Bu görünen durum 3 milyar yıl öncesine çok benziyor olabilir.
    Denizde Yaşam 600 ve 530 Milyon Yıl Önce Başladı
Balıklardan önce denizler, okyanuslar başka türlü değişik türde canlıların evi olmuştur. Bunlardan çoğu bugünkü deniz canlılarına benziyordu; Denizanası, deniz solucanı ve kabuklular gibi. Fakat trilobit ismi verilen canlı, günümüze ulaşamadı. Bu canlının sert ve eklemli bedeni sayesinde kolayca hareket ediyor ve görünüşü de zırha benziyordu. Tehlikeli durumlarda bir tespih böceği gibi davranarak, yuvarlak oluyor ve kendisini bu şekilde savunuyordu.
    Yapraksız Bitkiler ve Böcekler 410 ve 280 Milyon Yıl Önce 
İlk bitkiler yeryüzünün, oksijenin ve o dönemki tüm durumların kapsamında ancak 4-5 cm boyunda yapraksız ve çiçeksiz şekildeydiler. Bu bitkilerin oluşturabildiği minyatür ormanlarda, kırkayaklar bu bitkileri yiyerek yaşıyor ve aynı zamanda akrepler de bu kırkayakları avlıyordu. Bu olay neredeyse tarihin ilk ekosistemlerinden biriydi.
    Denizde İlk Balıklar 390 Milyon Yıl Önce Yaşamaya Başladı
Bir omurgaya sahip ilk canlı türü balıklardı. Eusthenopteron isimli, ön kanatları aracılığıyla yürüyen balığın yine aynı dönemde karaya çıktığı düşünülmektedir. Bu balık evrim zincirinde kara hayvanının atası kabul edilmektedir.
    Amfibiler Devri (370-280 M.Y.Ö.)
Amfibiler hem kara, hem de suda yaşayıp, bu bölgelere yumurtalarını bırakıyorlardı. Balıktan türeyen bu canlı türünün, kanatları ve pulları bulunuyordu. Bazı amfibiler oldukça büyüktü. Örnek vermek gerekirse; Icthyostega 1 metre uzunluğundaydı. Fakat bacakları vardı ve karada da yürüyebiliyordu. Ancak zamanın büyük çoğunluğunu suda geçiriyordu.
    Sürüngen Devri (310 M.Y.Ö.)

Karada amfibiden daha fazla sürüngen vardı. Bilim adamları bir grup sürüngenin memelilerin ataları olduğunu savunmaktadır. Dimetrodon da bu grubun bir üyesiydi.
    Uçan Böcekler ve Yüksek Ormanlar (300 M.Y.Ö.)
Artık eskisi gibi küçük bitkilerin yerini dev ormanlar almaya başlamıştı. Bu belkide yeryüzündeki oksijen kaynaklarının fazlasıyla artması sonucu yaşanmış bir durumda olabilir. Bu dev ormanların içinde tayyare böceği gibi uçan böcekler bulunuyordu. Bazılarının kanat genişliği 70 cm e ulaşabiliyordu. Bunlar böcek korkusu olanların görmek bile istemeyeceği gelmiş geçmiş en devasa böceklerdi.
    Dinozorların Ataları (245 M.Y.Ö.)
Sürüngen Archosaur lar -ki bazıları günümüzdeki timsahlara benziyordu- yeryüzünde yaşayan hayvanlar arasına bu dönemlerde katıldılar. Bazıları tür bakımından mesela Euparkeria dinozorların atalarından sayılabilir. Dinozorların devri ise; 220 milyon yıl önce başlamıştır.